Türkiye .. demokrasinin yıkımı ve siyasi despotizm

2021.03.09 - 11:40
Facebook Share
طباعة

 Çok sayıda rapor, 2016daki darbe girişimi iddiasıyla ülkedeki zayıf demokratik siyasi ortam nedeniyle Türkiyede artan endişeleri ortaya koyuyor.
Türkiye, katı otoriterlik ve demir yumrukla yeni bir dönem başlattı ve bu süre zarfında Erdoğan hükümetinin uzun süren saldırısıyla demokrasi zayıfladı.
Demokrasiden ayrılma, bir faktörün arka planında ortaya çıkıyor: AKP’nin liderliğindeki Hâkimler ve Savcılar Kurulu, Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu ve Yüksek Öğretim Enstitüsünün yanısıra olağanüstü hal komiteleri gibi devletin eklemlerine hakim olan bürokratlar, 2016 yılından bu yana, demokrasinin temel bir bileşeni olan hukukun üstünlüğünü baltalamaktadırlar.
Erdoğan liderliğindeki AKP, 2001 yılında kuruldu ve 2002 seçimlerinde oyların% 34.28ini kazandı.
AKP 2002den beri iktidarda kalmayı başardı, ancak 2019da ciddi bir meydan okumayla karşılaştı, AKP Ankara belediyesini kaybetti ve muhalefet adayı Ekrem İmamoğlunun İstanbuldaki zaferini de engelleyemedi. Türkiyede 2018den bu yana fiili “tek adam” kuralı ortaya çıktı. Yeterli kontroller ve dengeler olmadan, daha fazla otoriterlik doğal bir sonuçtur oluyor.
Rapor, Türkiyedeki siyasi çözülmeyi incelerken medya ve basın özgürlüklerinin dikkate alınmayı hak ettiğini de sözlerine ekledi.
DW sitesi, Türkiyenin medya özgürlüğü alanında Kamboçya ve Cezayir gibi ülkelerin arkasında olduğu ve 180 ülke arasında 154. sırada yer aldığı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi 2020nin verilerine atıfta bulundu.
Tutuklu gazetecilerin etkili bir hukuk yolundan mahrum bırakıldığı ve internet sansürünün görülmemiş seviyelere ulaştığı da biliniyor. Ayrıca akademik özgürlükler saldırı altındadır.
Türk Araştırmaları Merkezi İnsan Hakları Okulu tarafından yayınlanan bir rapor, akademisyenlerle yapılan derinlemesine görüşmelerin sonuçlarını ortaya koydu.
Bu görüşmelerden hareketle “Ankete katılan ve aktif ders veren her üç akademisyenden biri (akademisyenlerin% 34ü) ders içeriğini hazırlarken veya sınıfta ders verirken kendilerini tehdit altında veya baskı altında hissettiğini belirtti.
Gazete, Türk siyasi çürümesini incelerken dikkate alınması gereken bir konu daha olduğunu, o da hukukun üstünlüğünün zayıflaması ve yargı sisteminin siyasallaşmasıdır sözlerine ekledi.
İsviçre merkezli Uluslararası Hukukçular Komitesi 2016 yılında “Türkiye: Risk Altındaki Yargı Sistemi” başlıklı bir rapor yayınladı.
Bu rapora göre, yargı üzerindeki yürütme gözetiminin genişlemesi, Türkiyede insan hakları ve hukukun üstünlüğü için büyük bir tehdit haline geldi.
Rapora göre: 1950den başlayarak Türkiyenin çok partili politikası 1960, 1971, 1980, 1997 ve 2007de askeri müdahalelerle askıya alındı.
2000li yılların başında, Avrupa Birliği ile sıkı koordinasyonla ve 2016daki başarısız darbe girişiminden bu yana, ordunun sivil kontrolü altında oldu ve ordunun artık bağımsızlığı kalmayarak komutanları ne yapmaları gerektiğine karar veren Erdoğana tamamen bağlı. Erdoğan’ın istediğini yapıyorlar ve istediği yere gönderiyor.
Ancak sivil-asker ilişkisini demokratikleştirmek, liberal demokratik bir sistem kurmak için yeterli değildi.
Türkiyede güçlü bir sivil toplum, hukukun üstünlüğü, akademik özgürlük, basın özgürlüğü ve Erdoğanın cumhurbaşkanlığı üzerinde denetim ve denge eksikliği var.
Haberin sonunda gazete, demokratik süreçleri engelleyen ve siyasi çürümeye yol açan temel faktörlerden birinin Türkiyenin mevcut anayasası olduğuna değindi. Türkiyenin anayasası, 1980-1983 yılları arasında Türkiyeye hakim olan askeri rejimin ürünüdür. Yeni bir medeni anayasa yazmadan, siyasi çürüme tersine çevrilemeyecek, ancak bu sinyal kısa süre sonra Erdoğan tarafından alındı ve ölçülerine göre yeni bir anayasa yazarak devlet aygıtı üzerindeki kontrolünü belirsiz bir süre için sağlamlaştırmaya çalıştı.
Daha önce Yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsünden araştırmacı Nicholas Danforth, "Türkiye bugün ne tam bir demokrasi ne de konsolide bir otoriter devlet. Propagandasını yapanların inandırmaya çalıştığından daha zayıf, ama en şiddetli muhaliflerinin hayal ettiğinden de daha güçlü.”dedi.
Danforth, Türk rejiminin siyasi ve demokratik yaşamı zayıflatan yolsuzluk ve taciz olaylarını hatırlatarak, siyasi muhalefeti bir "suç" olarak gördüğünü açıkladı.
Türkiye hükümdarı, mutlak gücünü kutsamak ve ülkedeki demokrasiyi baltalamak için Türklerin "darbeyi" reddetme ısrarı ve demokratik sisteme bağlılığından yararlandı. Nihayetinde Erdoğan kazanacak ve Türkiye demokrasisini kaybedecek mi, yoksa Türk halkı farklı bir görüşü mü var?

Facebook Share
Print Top